Tüm Saç Renkleri
  1. Anasayfa
  2. Hamilelik ve Bebek

Arapça Kız İsimleri ve Anlamları


0

Bu konuda Arapça’da yer alan tüm Arapça kız isimlerini bulabilirsiniz.Aşağıda yer alan isimler sizler için seçtiğimiz en güzel Arapça kız isimlerinden oluşmaktadır. Sonraki bölümde A harfinden başlayarak sırasıyla tüm alfabetik sırada kız isimleri listelenmiştir. Anlamları ile bulabileceğiniz kız isimlerinde öneri ve burada bulunmayan kız isimlerini yorum kısmından lütfen bizlere iletiniz.

arapça kız i̇simleri ve anlamları 1

En Güzel Arapça Kız Bebek İsimleri

Konuda Yer Alan Başlıklar

Efnan: Cennetteki güzel gözlü kız

Leyuze: Bulunamayan çiçek

İkra: HZ. Muhammed (S.A.V) inen ilk Vahy. Oku Anlamına Geliyor.

Asel: Cennetteki dört ırmaktan biri. bal ırmağı

Sudenaz: Boyalı, sürmeli ve Nazlı olan.

Esila: Esila kuran da geçen arapça bir kelimedir ve geçtiği yer ile anlamı şöyledir:

“vezkur isme Rabbike bukreten ve esîlaRabbinin adını sabah akşam an.” buyurulmaktadır. Burada geçen “bukra” Arapça’da sabah demektir. “esila” ise zeval vaktinden gurup vaktine kadar demektir. Bu, öğle namazı ile ikindi namazını kapsar. Ondan sonraki “Geceleyin ona secde et” buyurulmaktadır. Yani gurûb’tan başlayarak gece vaktinde secde etmesi istenmektedir. Bu da akşam ve yatsı namazını kapsar. Hemen peşinde de “Onu geceleri uzun uzun tesbih edin” denilmiştir. Bundan da teheccüt namazına atıfta bulunulmuştur. (İzah için bkz. İsra an: 92-97, Müzzemmil an: 2)

Esver: Medinede bulunan hacer-ül esver taşının adı

Şiar: İlke,Ülkü,Düstur

Dilvin: Güzel konuşan,tatlı dilli (Cennet kapısında bekleyen meleklerin adı)

Hira: Suudi Arabistan’daki Hz.Muhammed’in peygamberlik görevini aldığı Hira Dağı

Balizza: Çok zarif çok güzel ve çok ahlaklı bayan manasına geliyor.

Şimal: Yön olarak Kuzey.

Nisra: Kartal

Elizan: Uzaktan duyulan ezan sesi

Belçim: Çim yaprağı

Samiyenur: Nurlu büyük, yüce

Gülefza: Güllerin Efendisi

Neyla: “Murada erme” anlamına gelen “Neyl” kelimesinden türemiştir. Gerçekleşmiş dilek anlamını taşır. Ayrıca Bknz. “Neylan”

Neyran: 1. Ateşler. 2. Cehennem. anlamlarını taşır. Ayrıca Bknz. Niran

Neylan: “Murada erme” anlamına gelen “Neyl” kelimesinden türemiştir ve “gerçekleşmiş dilek” anlamını taşır. Bknz: Neyla

Hayrulnisa: Sevinç, mutluluk ve huzur

Ecre: Mükafat anlamı taşır. Ecr kökünden türemiştir.

Nurulhüda: Allah’ın nuru

Beyzanur: Işık saçan nur

Beyna: “iki el arasındaki sevgi” anlamındadır. Kuran’ da yer alan bir kelimedir.

Liya: Sabrın en güzeli

Güntülü: Gün ışığı

Salâh: Selametle anlamını taşır.

Eslemnur: Allah’ın askerleri, islam hakikat doğru

Rihem: Yağmur yağdığında toprağın kokusu.

Kumsal: Sahil anlamına gelmektedir.

Aydil: Ay gibi güzel temiz kalpli anlamı taşır.

Yulet: Kuran-ı Kerim’de ihlas suresinde geçer doğmadı ve doğrulmadı anlamına gelir.

Gülsure: Güllerle döşenmiş surlarla kaplı şehir.

Hüsna: Çok, en çok, pek çok güzel” gibi anlamlara gelmektedir.

Hiranur: Mekke ’ de bulunan Hira Dağı (Cebel-i Nur). Hz. Muhammed ’e ilk vahiy bu dağda iken gelmiş ve Cebrâil isimli vahiy meleğini ilk defa bu dağda gerçek haliyle görmüştür.

Evsa: Daha geniş ve daha uzak hale getirmek anlamında bir fiildir.

Asayra: Hayat veren

Rabah: Kuran ’da geçiyor Hz. peygamberin en iyi arkadaşı enes bin malik

Rümeysa: İlk müslüman kadının adı

Eflal: Meyveleri yerde, kökleri gökyüzünde cennetteki bir meyve ağacı (Anlamının Yanlış Olduğunu Düşünüyorsanız Lütfen Bize Ulaşın)

Rüyan: Rüyanın görüldüğü gün, senin gördüğün rüya

Müneyke: Anlamı konusunda bize yardımcı olmak istiyorsanız yorumlarınızı bekliyoruz.

Aden: Cennet Bahçesi

Uzeyle: Bir harabe ismi.

Esranur: Çabuk, hizli, en hizli Allah(c.c) isimlerinden aydinlatan

Lina: Kuran’da da geçen Lina ’nın anlamı hurma fidesi demektir.

Aslışah: Soyu şah

Hazel: İşaret bırakan sevilen insan anlamındadır.

Hüyem: Çok büyük aşk.

Nüha: Akıl, us

Semina: İşitme , Işık. Hurma ağacını ilk diken kızın adı. Hz. Adem in 2. kızının adı.

Remle: Çölde bulunan kristal biçimindeki kum tanesi.

Zelem: Tüyü ve demir ucu bulunmayan küçük bir ok çeşididir.

Farah: Mutluluk, Neşe

Hüvel: Manasi ( O ) demektir, yani hüvel baki, O Allah C.C. Ebedi dir manasina kullanilir. Kur’an-ı kerim de geçen bir kelime. Mehmet Emin adlı ziyaretçimiz tarafından düzeltilmiştir.

Bedirnisa: Dolunay kadar güzel kadın anlamdadır.

Gülsena: Övmek, methetmek

Sahaf: Rahatlık veren, eğlendiren, güldüren..

Armina: Emine, korkusuz, yürekli. Anlamlarını taşımaktadır.

Teslime: Allaha teslim olan

Ceylinaz: Cennetin kapısındaki görevli melek

Nileyn: İki nehir arası

Nihle: Allah’ın Emaneti

İklima: Adem a.s ilk kız çocuğu dünyaya gelen engüzel 3 kadından biri

Ronay: Dolunayda ay bazı haller geçirir. Ronay ismide ayın hallerinden biridir.

Elis: Güzel kokulu bir çicek.

Sure: Kur’an ’ın yüz on dört bölümünden her biri.

Berika: Şimşek parıltısı.

Tusem: Cennette esen ılık rüzgar

Lebuda: Hz. Adem’ in ikinci kızının adı.

Lena: Bizim için , bizden biri ve insan anlamlarina geliyor.

Ecren: Bknz. Ecrin : Allah’ın hediyesi anlamını taşımaktadır.

Berikanur: Bknz. Berika ve Nur

Sahranur: Çöldeki kutsal ışık

Ehlem: Arapça da anlamı selam vermek hayırlı günler dilemek güne iyi başlamak anlamında kullanılır.

Rumman: Nar cennet meyvasıdır bu ismin manasıda nar`dır. Herkese öneriyorum..

Büşranur: Büşra ve Nur kelimelerinin birleşiminden oluşmuş bir isimdir.

A

Abbase : (bkz. Abbas). Ahmed b. Hanbel’in hanımının ismi. Hz. Abbas’a mensup olan.

Abd : Köle, hizmetçi, itaat edici. Kul. Sonuna Allah’ın isimleri getirilince bazı isimler meydana gelir. Abdullah, Abdurrahim, Abdulmelik gibi.

Abşar: Şelale.

Acer: Hz. İsmail (a.s.)’in annesi (bkz. Hacer).

Adeviye: 1. İyilik, yardımseverlik. 2. Ünlü hanım mutasav-vıfe.

Adile: Doğruluk gösteren. 2. DoğruHer işinde adalet, doğruluk bulunan hükümet. 3. Adile Sultan; Osmanlı döneminde Bağdat’ta valilik yapan Süleyman Paşa’nın hanımı. Adına bir cami bir de kervansaray yapılmıştır.

Adniye: Adni ile eş anlamlı(bkz. Adni).

Afafet: 1. Afıflik, temizlik, temiz olan. 2. Fenalıktan, günah işlemekten kaçınma. 3. Namuslu olmak.

Afet: 1. Büyük felaket, bela, musibet. 2. Çok güzel kadın, dilber

Afif: 1. İffetli, namuslu, ırz ve namus sahibi kadın. 2. Doğru, haramdan sakınan, yolsuzluğa sapmaz kişi.

Afife: (bkz. Afif). IV. Mehmed’in hanımı.

Afra: 1. Ayın onüçüncü gecesi. 2. Beyaz toprak. Afra binti Ubeyde: Sahabe hanımlardan.

Ahla: Çok tatı. Pek şirin.

Ahra: Daha layık, münasip, uygun

Aişe: 1. Yaşayan, zenginlik ve bolluk gören. Yaşayış. Aişe binti Ebu Bekir. Peygamberimiz (s.a.s)’in hanımlarından. Muhterem annelerimizden biri olan Aişe (r.a.) İslami bilgisi ve fakihliği ile de meşhurdur (bkz. Ayşe).

Akda: Himaye altında olan cariye, kadın, köle.

Akife: 1. Bir şey üzerinde azimle duran, sebatlı, kararlı. 2. İbadet eden hanım.

Akile: (bkz. Akil)

Akis: 1. Yankı. 2. Işığın veya bir şeklin bir satha çarpıp orada görünmesi, yansı. 3. Zıt, ters, muhalif.

Akkız: Beyaz kadın.

Akmar: Aylar, yıldızlar.

Akmer: Ay gibi beyaz (yüz)

Alamet: 1. İşaret, iz, nişan. 2. Remiz, sembol. 3. Belirti, emare. 4. Çok iri, şaşılacak büyüklükte (mec.).

Alanur: (bkz. Nur).

Alime: (bkz. Alim).

Amine: Gönlü emin, kalbinde korku olmayan. Peygamber’in (s.a.s) annesinin adı. (bkz. Emine).

Amire: (bkz. Amir).

Amre: (bkz. Amr).

Anber: 1. Ada balığının bağırsaklarında toplanan yumuşak, yapışkan ve misk gibi kokan, kül renginde madde. 2. Güzel koku. 3. Güzellerin saçı.

Anife: (bkz. Anif).

Arca: 1. Temiz, namuslu. 2. Aksak, topal.

Arefe: 1. Arife, dini bayramlardan bir evvelki gün. 2. Bir önceki gün.

Arife: Bilgi ve irfan sahibi kadın. Uyanık, ince ruhlu, latif.

Arrafe: bkz. Arraf).

Arzu: 1. İstek, bahşiş. 2. Emel, heves, meyl. 3. Özlemek, müştak olmak. “Arzum” olarak da kullanılır. Meşhur halk hikayelerinde Kamber’in sevgilisi.

Arzuman: (bkz. Arzu).

Asıfe: Şiddetle esen rüzgar. Kur’an’da Yunus 22, İbrahim 18 ve En’am suresi 81. ayetlerde geçer.

Asıma: (bkz. Asım).

Asiye: 1. Sütun, direk, kolon. 2. Mersingiller, mersin ağacı türünden ağaçlar. 3. İsyan eden, itaatsiz, başkaldıran, serkeş, bagi. 4. Allah’ın emirlerini yerine getirmeyen, günahkar. 5. Haydut, şaki. -Bu isim Rasulullah tarafından yasaklanmıştır. İçerdiği anlam İslami anlayışa terstir.

Aslı: 1. Asıl, tek, dip, kütük, temel, esas, kaide, kural, hakikat. 2. Soy, sop, nesep. 3. Bir şeyin belli başlı kısmı, başlangıç, baş yer, sıhhat. 4. Hakiki, esaslı, halis, safi. 5. Esasen, zaten, başlıca, en ziyade, hakikaten.

Atıfa: (bkz. Atıf).

Atıfet: 1. Birine iyi niyet ve sevgi ile yönelme, teveccüh, meyi. 2. Karşılık beklemeden gösterilen sevgi, ihsan.

Atike : (bkz. Atik). Atike: Kureyş kabilesinden Zeyd b. Amr’ın kızıdır. Hicretten önce İslamiyeti kabul etmiştir. Medine’ye hicret edenler arasındadır. Hz. Ebubekir’in oğlu ile evlenmiştir. Abdullah, Taif te şehid olunca Hz. Ömer’le O şehid edilince Zübeyr b. el-Avvam ile, o da şehid edilince Hz. Hüseyin ile evlendi. Ve Hz. Hüseyin de şehid olunca şehid zevcesi olarak anıldı.

Atiye: 1. Bağış, bahşiş, ihsan. Hediye. 2. Gelecek, istikbal.

Atsan: Susuz, susamış, teşne.

Atufet: Şefkat, merhamet.

Atyeb: Çok güzel, pek güzel.

Avniye: 1. Yeniçeriler tarafından ve daha sonra Sultan Mecid ve Sultan Aziz zamanlarında giyilen bir çeşit yağmurluk. 2. Yardım etmiş. Yardımla ilgili.

Ayanfer: Gözün ışığı, nuru.

Ayke: Sık koruluk.

Aynıhayat: Hayatın gözü, hayat pınarı.

Ayşe: Yaşayan. Rahat yaşayan. (Geniş bilgi için bkz. Aişe).

Ayşenur: Nurlu, ışıltılı hayat.

Azime: 1. Kesin kararlılık, niyet, sebat. 2. Cin, yılan ve benzeri şeylerin şerrinden kurtulmak için okunan dua. 3. Büyük iş, büyük günah, büyük bela.

Azimet: 1. Kuvvetli bir iradeye dayanan karar, yemin anlamına gelmektedir. 2. Herhangi bir kolaylığa başvurmaksızın bütün güçlüklerin irade gücüyle yenilerek yapılması gerekli olan dini vecibeler.

Azize: (bkz. Aziz).

Azmiye: (bkz. Azmi).

Azra: 1. Bakire, kızoğlan kız. 2. Ayak değmemiş kum. 3. Delinmemiş inci. 4. Hz. Meryem’e verilen adlardan. 5. Medine şehrinin adlarından biri. 6. Masal kahramanı “Vamık”‘ın sevgilisi.

Azze: 1. Dişi ceylan yavrusu. 2. Yüce, şerefli.

B

Badiye: Çöl, kır.

Bağdat: İrak’ın başkenti olan tarihsel kent. Bağdat Hatun: (XIV. yy.) Emir Coban’ın güzelliğiyle ünlü kızı. İlhanlılar devletinin son hükümdarı Ebu Said Bahadır Han ile evlenmiştir. Bahadır Han’ın ölümünden sorumlu tutularak Arpa Han tarafından öldürüldü.

Bahira: 1. Kulağı yarık dişi deve veya koyun. Hayvan yavru doğurduğunda veya 5 yavru dişi olduğu zaman hayvanın kulağı kesilerek belirtilirdi. Kur’an-ı Kerim, bu adetleri kaldırmıştır.

Bahire: 1. Işıklı, parlak, güzel. 2. Dikenli ağaç. 3. Açık, apaçık. 4. Çok koşan cins deve. 5. Vapur.

Bahise: Söz eden, bahseden.

Bahriye: 1. Donanmaya ait (bkz. Bahri). 2. Libya çölünde vahalar grubu, Bahriye, Mısır’ın büyük vahalar grubunun en kuzeyinde olan aşırı verimli vahalardır. 3. Gönlü geniş, cömert vaha gibi verimli.

Bahtınur: Talihli, şanslı, yazgısı parlak.

Bakiye: Şehvetli kadın. İsim olarak kullanılmaması uygundur.

Bakiye: Ağlayan kadın. Hüzünlü kadın.

Barika: Şimşek, yıldırım parıltısı.

Basiret: 1. Göz açıklığı, inceden inceye etraflı derin görüş. 2. Ön görüş, seziş.

Basriye: (bkz. Basri).

Bedia: 1. Yüksek estetik değerde, sanat eseri. 2. Beğenilen ve takdir edilen şey. Eşi az bulunur güzellikte. 3. Ülkü, ideal.

Bedihe: 1. Düşünmeden, birden bire söylenen güzel söz. 2. Başlangıç.

Bedinur: (bkz. Bedi).

Bedriye: 1. Ay gibi. Ay kadar güzel. Ay’a ait. 2. Sühreverdiyye tarikatının altı şubesinden biri.

Bedrunnisa: Dolunay yüzlü kadın.

Behice: Şen, güzel, güleryüzlü kadın. (bkz. Behiç).

Behire: 1. Güzel kadın. Soyu-sopu temiz kadın. 2. Şişmanlıktan dolayı nefes darlığı olan.

Behiye: Beha’dan güzel.

Behnane: Güleryüzlü, iyi huylu ve daima gülen kadın.

Behrem: Asfur çiçeği kırmızı gül.

Belemi: Peygamber çiçeği,mavikantaron olarak bilinen çiçek

Belkıs: Müslümanların seba melikesine verdikleri isim. Güneşe tapan bir kavmin kraliçesi iken Hz. Süleyman’a biat ederek kendisiyle evlenmiş ve müslüman olmuştur. Kur’an’da ismi lafzen geçmemiştir. Fakat Hz. Süleymanla arasında geçen olaylar Neml suresinde anlatılır. Kur’an’da bahsedilen kadının o olduğu rivayet edilir.

Benna: Yapı yapan, mimar, kalfa, dülger.

Bercis: 1.”Müşteri” denilen yıldız, Jüpiter gezegeni. 2. Sütü çok olan deve.

Bereket: 1. Bolluk. 2. Meymenet, saadet, mutluluk, Allah vergisi.

Beria: Olgunluk ve güzelliğiyle akranlarından üstün olan sevgili.

Berire: İnam ve ihsan sahibi. Saliha ve vazifesini yapan hanım.

Berrak: 1. Duru, saf, bulanık olmayan, nurlu. 2. Şimşek, parıltı. 3. Kulağa hoş gelen ses.

Berraka: Aydınlık görünüşlü güzel kadın.

Berre: Peygamberimiz hanımlarından ikisinin ilk isimlerini değiştirmiştir. Biri Cüveyriye, diğeri Zeynep binti Cahş annemizdir. Her ikisinin ilk isimleri “Berre” idi. ayrıca üvey kızının adı da “Berre” iken onu “Zeynep” olarak değiştirmiştir. Berre manası temizleyicidir. Ancak ” O kendi nefsini temizler” diyerek kibir ve gurura sebep olmaması için değiştirmiştir.

Besamet: Güleryüzlülük, şenlik.

Besime: (bkz. Besim).

Beşaret: 1. Müjde, muştu, iyi haber. 2. Güler yüzlülük, gülümseme.

Beşire: 1. Müjde getiren, müjdeci. 2. Güleryüzlü, güleç hanım

Beşuş: 1. Okşadıkça süt veren deve. 2. Araplarca çok meşhur ve meş’um bir kadın.

Betil: Temiz, iffetli

Betül: 1. Bakire. 2. Erkekten çekinen, erkeklere yaklaşmayan namuslu kadın. 3. Ayrı kök salan fidan. 4. Hz. Meryem’in lakabı. 5. Hz. Muhammed (s.a.s)’in kızı Hz. Fatıma’nın lakabı.

Betülay: (bkz. Betül).

Beyaz: 1. Ak, en açık renk. 2. Aydınlık. 3. Deri rengine göre bir insan ırkı. 4. Yumurta akı. -Mahalli yerlerde kadın adı olarak kullanılmakladır.

Beyda: 1. Tehlikeli yer. 2. Sahra, çöl. 3. Mekke ile Medine arasında düz bir yer.

Beytiye: Eve ait, evle ilgili.

Beyza: 1. Daha ak, çok beyaz. 2. Günahtan kaçınmış. Günahla kirlenmemiş.

Bezmi Alem: Dünya meclisi, sohbet toplantısı. Bezm-i Alem Sultan. Sultan Abdülmecid’in annesi.

Bidayet: Başlama, başlangıç.

Billur: 1. Bazı cisimlerin tabi olarak aldıkları geometrik şekil. 2. Duru, berrak, kesme cam, kristal. 3. Necef taşı. (Mec.) Temiz, pırıl pırıl insan.

Bircis: Gezegen, Jüpiter, müşteri yıldızı, bercis.

Birsin: Yonca.

Buhayra: 1. Küçük deniz. 2. Mısır’ın kuzeybatısında bir şehir.

Bülbül: 1. Sesinin güzelliğiyle ünlü ötücü kuş. 2. Sesi çok güzel olan kimse. Bülbül Hatun: Bayezid II.’in eşi. (Öl. Bursa 1515). Şehzade Ahmed’in annesi.

Bürde: 1. Hırka, Arapların gece üzerlerine örttükleri, gündüz giyindikleri elbise. 2. Ka’b b. Züheyrin yazdığı kaside. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s) tarafından beğenilmiş ve Peygamberimiz hırkasını çıkararak şaire giydirmiştir. Bu yüzden bu kaside “Kaside-i bürde” olarak tanınır.

Bürke: 1. Martı. 2. Havuz, gölcük.

Büşra: Müjde, sevinçli haber.

Büteyra: 1. Güneş. 2. Sabah.

C

Cabire: (bkz. Cabir).

Cabiye: 1. Hazine (bkz. Semahat). 2. Şam’ın güneybatısında, Çavlan’da bir yer. 3. Havuz.

Caize: 1. Armağan, hediye. 2. Yol yiyeceği, azık. 3. Eski şairlere yazdıkları methiyeler için verilen bahşiş.

Calibe: Kendine çeken, celbeden, çekici.

Cebire: (bkz. Cebir).

Celile: (bkz. Celil).

Cemanur: Yüz Nuru/ Güzellik Nuru

Cemile: 1. Güzel kadın. 2. Gönül almak amacıyla yapılan davranış. 3. İlk Emevi devrinde yaşamış meşhur Arap şarkıcısı.

Ceminur: Işık, nur topluluğu, çok nurlu, aydınlık kimse.

Cemre: 1. Ateş. 2. Kor halinde ateş. 3. Şubat ayında azar azar artan sıcaklık. 4. Hacıların Mina’da şeytan taşlaması. Küçük taş parçası. Arafat’ta hacıların şeytan taşlamaları.

Cenan: Kalb, yürek, gönül.

Cennet: 1. Uçmak. 2. Bahçe. 3. Çok ferah ve havadar yer. 4. Firdevs. Allah’ın insanlara müjdelediği, ölümden sonraki alemde bulunan, Allah’a inanan, günah işlememiş veya günahlarından temizlenmiş olanların gireceği fevkalade güzel yer. 8 cennet olduğu rivayet edilmiştir. Daru’1-Celal, Daru’s-Selam, Cennetü’l-Me’va, Cennetü’1-Huld, Cennetü’n-Naim, Cennetü’l-Firdevs, Cennetü’l-Karar, Cennetü’1-Adn.

Cevhere: (bkz. Cevher). Hicri 5. asırda Bağdat’ta yaşamış meşhur bir İslam hanımı.

Cevriye: 1. Haksızlık. 2. Eza, cefa, eziyet, gadir, zulüm, sitem.

Ceyda: Uzun boyunlu ve güzel.

Cezmiye: (bkz. Cezmi).

Cilve: 1. Hoşa gitmek için yapılan davranış. 2. İşve, naz. 3. Yeni gelin duvağının kaldırılması merasiminin ve bu münasebetle güveyin geline verdiği hediyenin (Türk yüz görümlüğü) adıdır.

Ciryal: 1. Bir nevi kırmızı boya. 2. Altının kırmızılığı. 3. Temiz renk. 4. Saf.

Cudiye: (bkz. Cudi).

mane: Tek inci anlamında. Hz. Ali (r.a.)’nin kızkardeşi ve Rasulullah’ın amcasının kızı olan hanım sahabi.

D

Dahiye: (bkz. Dahi).

Define: 1. Yere gömülmüş, kıymetli eşya. 2. Kıymet ve değeri olan kimse veya mal.

Dülfin: Arap astronomları tarafından Delphinus yıldız kümesine verilen isim.

Düriyye: 1. İnci gibi parlayan, parlak. 2. Parıltılı yıldız.

Dürre: İnci tanesi.

E

Echer: 1. Son derece güzel kadın. 2. Gündüz iyi görmeyen karmaşık gözlü.

Ecrin: Allah’ın hediyesi anlamını taşımaktadır.

Eda: 1. Naz, cilve. 2. Kurum, caka. 3. Alınan şeyi geri ödeme. 4. Bir vazifeyi yerine getirmek.

Edibe: (bkz. Edip).

Edviye: Devalar, ilaçlar, çareler.

Efhem: 1. Çabuk anlayan. 2. Zihni açık olan. 3. Daha ulu, çok büyük şeref sahibi fehametli. (bkz. Fehamet).

Efide: Yürekler, kalpler, gönüller.

Ehliyet: 1. İşe yarar halde bulunuş, bir işi hakedebilecek durumda bulunuş, selahiyet, yetki. 2. Mahirlik, iktidar, liyakat, kabiliyet, kifayet, mensubiyet. 3.İktidar, kabiliyet ve liyakat vesikası.

Ela: Sarıya çalan kestane rengi, göz rengi.

Elanur: (bkz. Ela).

Elfida: Feda etme, gözden çıkarma, verme.

Elfiye: l1000 mısralık manzume. 2. Manzum risaleler.

Elif: 1. İslami alfabenin ilk harfi. Ebccd hesabında değeri birdir. 2. Musikide “la” notasını ifade için kullanılır. 3. Ülfet eden, dost, tanıdık. 4. Alışmış, alışkın, alışık. İki kelimeli isimler yapılabilir (Elif Beyza, Elif Nur v.s.).

Elife: (bkz. Elif).

Emanet: 1. Emniyet edilen kimseye bırakılan şey, eşya veya kimse. 2. Osmanlı devletinde bazı devlet dairelerine verilen isim.

Emel: 1. Ümit. 2. Şiddetli arzu, hırs, tamah. 3. Uzun zamanda gerçekleşebilecek arzu. 4. İnsan ömrünün yetmeyeceği hülyalar, kuruntular.

Emine: 1. Arapça’daki Amine kelimesinin Türkçeleştirilmiş şeklidir. 2. Peygamberimizin annesi.

Emire: (bkz. Emir).

Emriye: (bkz. Emri).

Enfes: Çok güzel, en güzel.

Enise: (bkz. Enis).

Erda: Beyaz karınca.

Eribe: (bkz. Erib).

Erike: Taht.

Erma: Çok güzel ve cilveli olan.

Esma: 1. Adlar. 2. Kulaklar, işitme. Esmaü’l-Hüsna: Allah’ın güzel isimleri. Hz. Esma: Hz. Ebu Bekir’in kızı, Hz. Aişe’nin ablasıdır.

Esman: Bedeller, kıymetler, değerler.

Esmanur: Adı nur

Esmer: (bkz. Esved).

Esra: Daha hızlı, daha çabuk, en çabuk. Karanlıkta yol gösteren, anlamlarını taşır.

Esved: Siyah, kara.

Evla: Daha uygun, daha layık, daha iyi üstün. Hayırlı amel.

Eylül: Sonbahar’ın ilk ayı.

Ezamet: (bkz. Azamet). 1. Büyüklük, ululuk. 2. Çalım, kıvrım.

Ezfer: Güzel kokulu.

Ezra: 1. Pek fasih, sözü düzgün adam. 2. Beyaz kulaklı siyah at.

F

Fadile: (bkz. Fazıl).

Fahamet: 1. Fahimlik, ululuk. 2. İtibar, kıymet, değer.

Fahime: (bkz. Fahim).

Fahire: (bkz. Fahir).

Fahriye: Bir işi çıkar beklemeden yapan

Fahriyye: (bkz. Fahri). İslami edebiyatla, şairlerin kendi vasıflarından, faziletlerinden ve şairlik kuvvetlerinden bahsettikleri şiirler. Daha çok kasidelerin bir bölümü bu şekildedir.

Fahrunnisa: (bkz. Fahir). Çok övünen, şanlı, şerefli, onurlu kadın.

Fahrünissa: Övünülecek değerde kadın

Faika: (bkz. Faik).

Faiza: (bkz. Faiz).

Farise: (bkz. Faris).

Fatıma: 1. Sütten kesilmiş. 2. Kendisi ve zürriyeti cehennemden uzak kılınmış.Hz. Peygamber’in Hz. Hatice’den dünyaya gelen en küçük kızının adıdır. Hicretten 18 yıl önce 605’te Mekke’de dünyaya gelmiştir. 632 yılında Medine’de vefat etmiştir. 18 yaşında iken Hz. Ali ile evlenmiş, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Hz. Ümmü gülsüm ve Hz. Zeyneb adında dört çocuğu vardır. Rasûlullah (s.a.s)’tan sonra 6 ay yaşamıştır. Lakabı Zehra’dır.

Fatîne: ((bkz. Fatin).

Fatma: Sütten kesme / Aslı Fatima

Fatmagül: (bkz. Fatma).

Fatmanur: (bkz. Fatma).

Fayiha: 1. Çiçek veya meyve kokusu. 2. Güzel kokulu nesne.

Fazıla: (bkz. Fazıl).

Fazilet: 1. İnsanda iyilik etmeye ve fenalıktan çekinmeye olan devamlı ve değişmez istidat, güzel vasıf. 2. Kişiyi, ahlaklı ve iyi hareket etmeye yönelten manevi kuvvet. 3. İnsanın yaratılışındaki iyilik, iyi huy, erdem. 4. İyi anlak, iffet. (bkz. Erdem).

Fecriye: (bkz. Fecri).

Fehamet: (bkz. Fahamet).

Fehime: Anlayışlı, çabuk kavrayan

Fehmiye: (bkz. Fehmi).

Ferah: 1. Gönül açıklığı. 2. Sevinç, scvinme.

Feraset: Anlayışlılık, çabuk seziş.

Ferdane: Tekli, yalnız.

Ferdiyye: (bkz. Ferdi).

Feride: (bkz. Ferid). -Kendi reyiyle hareket eden, kibirli, gururlu kimse.

Feriha: Sevinçli, ferah

Fetanet: Zihin açıklığı, zihnin yaratılıştan bir şeyi çabuk ve iyi kavraması. Peygamberlere mahsus beş sıfattan biridir.

Fethiyye: (bkz. Fethi).

Fevziye: 1. (bkz. Fevzi). 2. Tarihte, yeniçeri ocağının kaldırılması üzerine 2. Sultan Mahmud tarafından eski adalar mevkiine verilen ad.

Feyza: 1. Suyun taşıp akması. 2. Bolluk, çokluk, verimlilik, fazlalık, gürlük, ilerleme, çoğalma. 3. İlim, irfan. 4. Feyz ile dolu olan.

Fikriye: (bkz. Fikri).

Filiz: 1. Bitkilerde yeni sürgün, tohumdan çıkan yeni uçlar. 2. Ocaktan çıkarılmış, eritilmemiş ham maden, cevher, gümüş, filiz. 3. Betonarmede demirleri eklemek için bırakılan uzantılar. 4. İnce taze ve güzel vücutlu.

Firdevs: 1. Cennet, 2. Bostan, bahçe. Firdevsi: İran’ın milli destanı olan “Şeyhname”nin yazarıdır. Adı, Mansur b. Hasan’dır. 934-1020 yıllan arasında yaşadığı tahmin edilmektedir.

Firuze: 1. (bkz. Firuz). 2. Nişabur’da çıkan açık mavi renkli ve değerli bir yüzük taşı. 3. Açık yeşil, dağ yeşili ile gök mavisi arasında ve bal mumu parlaklığında maruf kıymetli taş.

Fitnat: Zihin açıklığı, zeyreklik. Zihnin herşeyi çabuk anlayışı. Türk şairlerinden meşhur bir İslam hanımının adıdır. Asıl adı Zübeyde’dir.

Füsun: Büyü sihir. Şaşırtıcı güzelliğe sahip, hayret verici derecede güzel.

G

Gabra: Yer, yeryüzü, arz.

Galibe: (bkz. Galib).

Gamze: 1. Süzgün bakış. 2. Çene veya yanak çukurluğu.

Ganime: (bkz. Ganim).

Ganimet: Kafirlerle yapılan savaş sonucu ele geçirilen mal, para, silah gibi metalar. İslami usullere göre tasnif edilip, beytülmale, fakirlere, yoksullara ve mücahidlere dağıtılır.

Ganiye: 1. Zengin kadın. Zengin kız. 2. Çok hoş. 3. Şarkıcı.

Garibe: (bkz. Garib).

Gaye: 1. Maksat, meram. 2. Netice, son, hedef.

Gazale: Dişi geyik.

Gazire: (bkz. Gazir).

H

Habibe: (bkz. Habib)

Habinar: Nar tanesi.

Hacce: 1. Hacca giden,Kabe’yi ziyaret eden hacı kadın. 2. Bir çeşit akdiken. Daha çok lakab olarak kullanılır.

Hacer: 1. Taş, kaya. -Hacer-i Esved: Kabe’nin duvarında bulunan meşhur kara taş. 2. Hz. İsmail’in annesi ve Hz. İbrahim’in cariyesinin adı.

Hacerunnur: Kükürt ile demirin birleşmesinden meydana gelen altın sarısı renginde.

Hadice: Vakitsiz, erken doğan kız çocuğu. Türk dil kuralı açısından “d/t” olarak kullanılır. Hadice: Hz. Muhammed (s.a.s)’in ilk eşi.

Hadiye: (bkz. Hadi).

Hafaza: 1. İnsanın yaptığı işleri yazmakla görevli melekler. 2. Bekçiler.

Hafide: Kız torun. (bkz. Nebire).

Hafize: (bkz. Hafız).

Hafsa: Hz. Ömer’in kızı. Hz. Peygamberin zevcelerinden, Ümmü’1-Mü’minin.

Hakikat: l. Bir şeyin aslı ve esası, mahiyeti. 2. Gerçek, doğru, gerçekten, doğrusu. 3. Sadakat, doğruluk, bağlılık, kadirbilirlik.

Hakime: (bkz. Hakim).

Hakime: Kişinin dilediği gibi kullanabilecek hakka malik olduğu malı (bkz. Harim).

Hakimiyet: Hakimlik, amirlik, üstünlük, egemenlik. Sulta.

Hale: Ayın ve güneşin etrafında bazı zamanlarda görülen ışıklı halka, ayla, ağıl.

Halenur: (bkz. Hale).

Halide: (bkz. Halid).

Halime: (bkz. Halim). Peygamberimizin (s.a.s) süt annelerinden.

Halise: (bkz. Halis).

Hamaset: 1. Cesaret, kahramanlık, yiğitlik. 2. Kahramanca şiir.

Hamdiye: (bkz. Hamdi).

Hamiye: 1. Himaye eden, koruyan korucu. 2. Kayıran, kayırıcı.

Hamiyet: 1. Milli onur ve haysiyet. 2. İnsanlık, fazilet. 3. İzzeti nefs.

Hammade: (bkz. Hammad).

Hamra: Daha, pek çok kızıl, kırmızı. el-Hamra: İspanya’nın Gırnata şehrinde Araplardan kalma meşhur saray.

Hanife: (bkz. Hanif).

Hansa: Arapların en büyük ünlü hanım şairi. Müslüman olmuştur.

Hanzale: Doğu Arabistan’da bir Arap kabilesi.

Harem: 1. Yasak kılınmış mukaddes olan şey. 2. Evlerde yabancı erkeklerin girmesine izin verilmeyen, kadınlara ait bölüm. 3. İç avlu. 4. Hicaz’da ihrama girilen yerden Ka’be’ye dek uzanan bölüm. 5. Mekke-Medine’nin ismi.

Harika: İmkanların üstünde olup insanda hayret uyandıran şey.

Harise: (bkz. Haris).

Hasbinur: (bkz. Hasibe).

Haseni: Hasene ait.

Hasgül: Değerli, eşsiz gül.

Hashanım: 1. Çıtıpıtı, ince, narin kadın. 2. Bilge, değerli kadın. Birleşik isim.

Hasibe: (bkz. Hasib).

Hasife: (bkz. Hasif).

Hasna: İffetli, şerefli, namuslu. (bkz. Hesna).

Hasret: 1. Ele geçirilemeyen veya elden kaçırılan bir nimete veya kıymetli şeye üzülüp yanmak. 2. İç çekme, inleme, üzüntü, iç sıkıntısı, keder, zahmet, eseflenme, özleyiş.

Hatıra: Hatıra gelen, hatırda kalan şey, andaç.

Hatice: Erken doğan kız çocuğu. Hz. Haticetü’l-Kübra; Hz. Peygamber’in ilk eşi ve 6 çocuğunun annesi. Ümmü’l-Mü’minin.

Hatife: (bkz. Hatif).

Hatime: (bkz. Hatim).

Hatun: 1. Kadın. 2. Eş, zevce. 3. Eskiden yüksek kişilikli kadınlara ya da hakan eşlerine verilen unvan.Örfte isim olarak kullanılır.

Havle: 1. Etraf, çevre, güç, kuvvet. 2. Sahabe hanımlarından birisi. Hakkında ayet inmiştir.

Havva: Esmer kadın. Havva: Hz. Adem (a.s.)’in karısı, ilk kadın. Adem (a.s) cennette uyurken sol kaburga kemiğinden yaratılmıştır. İnsan soyunun başlangıcı yani türeyiş, onların bir arada yaşamaya başlamasıyla vaki olmuştur.

Haya: l. Utanma, sıkılma. 2. Ar, namus, edep. 3. Allah korkusu ile günahtan kaçınma.

Hayal: 1. İnsanın kafasında canlandırdığı şey. 2. Bir olay veya eşyanın zihinde kalan izi. 3. Gerçekte olmadığı halde görüldüğü sanılan şey, görüntü.

Hayat: 1. Yaşayan, diri. 2. Canlılarda doğumdan ölüme kadar geçen süre. 3. Yaşama, yaşayış.

Hayme: Çadır.

Hayret: Şaşma, şaşırma, şaşakalmış, ne yapacağını bilmeme.

Hayriye: (bkz. Hayri).

Hayrunnisa: Kadınların hayırlısı.

Hazal: Kuruyup dökülen ağaç yaprakları.

Hazen: Üzüntü. Gam, keder.

Hazime: Sindirici kuvvet, (bkz. Hazim).

Hazine: 1. Devlet malının parasının saklandığı yer. 2. Gömülü ya da saklıyken bulunan değerli şeyler.

Hazize: (bkz. Haziz).

Hazra: 1. Yeşil, sebze, hadra. 2. Gökyüzü. 3. Türk musikisinde mürekkep bir makam.

Hecil: İki dağın arasındaki kısım, vadi, dere.

Hediye: 1. Hediye, armağan. 2. Karşılıksız verilen şey. Hediyetullah: Allah’ın hediyesi.

Henna: Kına ağacı, (bkz. Kına).

Hesna: 1. Güzel kadın. 2. Hanım, kadın.

Hezare: Afganistan’ın dağlık kesiminde oturan bir kabile.

Hıfziye: (bkz. Hıfzı).

Hibe: Bağışlama, bağış.

Hicran: 1. Ayrılık. 2. Unutulmaz acı, keder.

Hicret: 1. Bir memleketten, başka bir memlekete göç ediş. 2. Rasulullah’ın Mekke’den Medine’ye göç etmesi, takvim başlangıcı olan Miladi 622 yılında vuku bulmuştur.

Hilal: 1. Hilal, yeni ay şeklinde olan ay, ayça, gençay. 2. Bir yazı sitili. 3. Hilaliyye: Kadiri tarikatı şubelerinden birinin adı.

Hilmiye: (bkz. Hilmi).

Hilye: 1. Süs, zinet, cevher. 2. Güzel sıfatlar. 3. Güzel yüz. 4. Bir yazı sitili. 5. Hz. Muhammed’in mübarek vasıflarını ve güzelliklerini anlatan manzum ve mensur eser.

Hind: 1. Hindistan. 2. Sahabeden Ebu Süfyan’ın karısı.

Humeyra: 1. Beyaz tenli kadın. 2. Hz. Aişe’nin lakabı.

Huri: 1. Cennet kızı. 2. Sevgili. Daha çok lakab olarak kullanılır.

Huriye: Coşkunluk hallerinde hurilerle buluştuklarına inanan bir tarikat.

Hülya: Kuruntu.

Hürmet: Saygı.

Hürriyet: 1. Hürlük, serbestlik. 2. İstediğini herhangi bir engelle karşılaşmadan karar dairesi içinde yapabilme hali.

Hüsniye: (bkz. Hüsni).

Hüsnü: Çok güzel.

Hüsnühal: Davranış güzelliği.

Hüvare: Berberi kabilesinin en önemlilerinden birinin adı.

ı-i

Iknat: 1. Allah’a dua etme, yalvarma. 2. İnkisar etme. 3. Namazda kıyamı uzatma ve hacca devam etme.

Itır: 1. Güzel, hoş koku. 2. Sardunyagillerden, yapraklan güzel kokan bitki, turnagagası.

İbret: 1. Bir olaydan, kötü bir durumdan ders alma. 2. İbret alınacak olay, iş, acaip, tuhaf.

İbrin: Yüzü parlak, güzel olan sevgili.

İbrinşak: Ağaçta, çiçek açma, ağacın çiçeğinin tomurcuğunu yarıp çıkması.

İcabet: 1. Kabul etme, kabul edilme. 2. Razı olma, uyma.

İcazet: 1. İzin, ruhsat. 2. Diploma.

İcma: Dağınık şeyleri toplama, biraraya getirme.

İdicanan: Sevgilinin bayramı.

İdlal: Naz etme, nazlanma, aşın derecede nazlanma.

İfakat: 1. Hastalıktan kurtulma, iyileşme. 2. Ayılma.

İffet: 1. Afiflik, temizlik. 2. Namus.

İhmirar: Kızarma, kızıllık.

İklil: Taç esfer.

İlkyaz: İlkbahar, yaz başlarında doğanlara verilen ad.

İlmiye: İlme ait, ilme mensup.

İltifaf: 1. Sarınma, bürünme, örtünme. 2. Çiçeklerin bürüm bürüm katmerleşmesi.

İltika: Rast gelme, kavuşma, karşılaşma, buluşma.

İnaka: Aşın güzelliği ve çekiciliği ile hayat verme, verilme.

İnayet: 1. Dikkat. 2. Gayret, özenme. 3. Lütuf, ihsan, iyillik.

İncila: 1. Parlama, cilalama. 2. Görünme, belli olma. 3. Parlaklık, ışık.

İrsad: 1. Hazırlama. 2. Hazır olma.

İrva: Suya kandırma.

İrziz: 1. Titreme. 2. Dolu tanesi. 3. Dik ses.

İsade: (bkz. İsad).

İsare: (bkz. İsar).

İsase: 1. Göz ucuyla bakma. 2. Camiyet. 3. Zenginlik, servet.

İsminur: Nur ismini alan.

İsra: 1. Yürütme, geceleyin yürütme gönderme. 2. Hz. Peygamberin miraç gecesi. 3. Kur’an-ı Kerim’in 17. suresi.

İşve: Güzellerin gönül alıcı, gönül aldatıcı, nazlı davranışı.

K

Kader: 1. İman esaslarından, Allah’ın bütün yaratıklar için hüküm ve irade ettiği hallerin oluş şekli,alın yazısı, takdir. 2. Talih, baht. 3. Kötü talih. 4. Güç kuvvet.

Kadife: Yüzü ince sık tüylü, parlak ve yumuşak kumaş.

Kadire: Güçlü kuvvetli.

Kadriye: (bkz. Kadri).

Kafiye: 1. Şiirde, mısra sonunda yer alan kelimelerin ses benzerliği, ses uyuşması, uyak. 2. Eski nesrimizde zaman zaman yer alan ses benzerliği ve uygunluğuna dayanan sanat, seci.

Kaide: 1. Oturan. 2. Temel, esas. 3. Başkent.

Kaime: 1. (bkz. Kaim). 2. Türklerde kağıt para manasına gelmektedir.

Kamaran: Kızıl Deniz’de Yemen kıyılan yakınında bir ada.

Kamelya: 1. Çaygillerden, büyük beyaz, kırmızı veya penbe renkte çiçekler açan dayanıklı yapraklı bir bitki. 2. Yabangülü, çingülü.

Kamile: (bkz. Kamil).

Kaniye: (bkz. Kani).

Karanfil: Bir çeşit kokulu çiçek.

Karye: Köy küçük kasaba. Kabile reisi veya eşraftan birine oturduğu karyeyle aynı isim verilmektedir.

Kasene: 1. İyilik, iyi hal, iyi iş, hayırlı iş. 2. Dünya ve ahiret saadeti. 3. Eski altın paralardan birinin adı.

Kasibe: (bkz. Kasib).

Kaşife: (bkz. Kaşif).

Katibe: (bkz. Katib).

Katife: 1. Kadife. 2. Bir nevi çiçek.

Katre: 1. Damla. Damlayan şey.

Kebire: (bkz. Kebir).

Keffaret: 1. Günahı örten anlamına gelir. 2. Günahların ödenmesi gereken bedeli.

Kelime: (bkz. Kelim).

Kemalat: İnsanın bilgi ve ahlak güzelliği bakımından olgunluğu.

Keramet: 1. Birine karşı ikramda bulunmak. 2. Allah’ın bir kimseye cömertliği, lütfü, himayesi ve yardımı olarak ele alınır.

Keriman: (bkz.Kerim).

Kerime: 1. (bkz. Kerim). 2. Âyet. 3. Kız evlat.

Kevar: Büyük Sahra’da önemli bir vaha.

Kevser: 1. Maddi ve manevi çokluk, kalabalık nesil. 2. Cennette bir havuzun ırmağın adı. 3. Kur’an-ı Kerim’de en kısa sure.

Keyyise: (bkz. Keyyis).

Kınnesrin: Kuzey Suriye’de bir şehir, eski Halepde denilmektedir.

Kısmet: 1. Bölme, pay etme, hisselere ayırma. 2. Talih, nasip, kader. 3. Şayi olan hisseyi tayin etme belirtme.

Kıymet: 1. Değer. 2. Bedel, baha, tutar. 3. Şeref, onur, itibar.

Kibar: 1. Duygu, davranış ve hareket bakımından ince, zarif, nazik, çelebi. 2. Büyük cömert, asil, zengin. 3. Şık, seçkin. 4. Büyükler, ulular. 5. Kibirli.

Kibariye: (bkz. Kibar).

Kifayet: 1. Yetişme, el verme, kafi gelme. 2. Bir işi yapabilecek yetenekte olma.

Kiyaset: Uyanıklık, anlayışlılık.

Kudsiyye: (bkz. Kudsi).

Kurre: Tazelik, parlaklık. Mısır valiliği yapmış bir zatın adıdır.

Kübra: 1. Büyük olan (Ekber’in müennesi). 2. Hadicetü’l-Kübra: Hz. Peygamberin ilk hanımı.

L

Lacerem: 1. Şüphesiz. 2. Besbelli, elbette.

Lahika: (bkz. Lahik).

Lahza: 1. Bir bakış, bir göz atma. 2. Göz kırpacak kadar zaman an. 3. Bir kez göz kırpma.

Lamia: (bkz. Lami).

Lamiha: (bkz, Lamih).

Latife: Güldürecek, tuhaf ve güzel söz ve hikaye şaka.

Latime: Misk, güzel koku.

Layiha: 1. Düşünülen bir şeyin yazı haline getirilmesi. 2. Tasarı.

Lazıme: (bkz. Lazım).

Leal: İnciler.

Lebabe: Akıl sahibi olma.

Lebibe: (bkz. Lebib).

Leman: Parlama, parıltı.

Lemeat: Parıltılar.

Lemehat: Bir defa bakışlar, bir göz atışlar.

Lemide: Parlak, parıldayan

Letafet: 1. Latiflik, hoşluk. 2. Güzellik. 3. Nezaket. 4. Yumuşaklık.

Levziyye: 1. (bkz. Levzi). 2. Badem erik, kayısı vişne, kiraz ve benzer meyvelerin içinde anıldıkları grup.

Leyal: Geceler.

Leyfunnur: Geceyi aydınlatan nur, ışık.

Leyla: 1. Çok karanlık gece. 2. Arabi ayların son gecesi. 3. Leyla ile Mecnun hikayesinin kadın kahramanı.

Leylak: 1. Zeytingillerden hoş kokulu salkım şeklinde mor ve beyaz renklerde çiçek açan bir bitki ve bitkinin çiçeği.

Leys: 1. Yokluk. 2. Arslan, esed, haydar, gazanfer, şir.

Liyakat: 1. Layık olan,değerlilik, yararlılık. 2. İktidar, hüner, fazilet.

Lulubar: İnci yağmuru.

Lübbetülayn: Göz bebeği.

Lütfiye: (bkz. Lütfı).

M

Macide: (bkz. Macid).

Mağfiret: Allah’ın kullarının günahlarını bağışlaması, örtmesi.

Mahbube: Muhabbet olunmuş, sevilmiş, sevilen. (bkz. Mahbub).

Mahire: (bkz. Mahir).

Mahmude: Bingör otu, sakmunya.

Mahmure: (bkz. Mahmur).

Mahra: 1. Elverişli, uygun şey. 2. Değerli kimse.

Mahsune: Kuşatılmış, sarılmış, çevrilmiş.

Maide: 1. Üzerinde yemek bulunan sofra. Yemek, şölen. 2. Kur’an-ı Kerim’in 5. suresinin adı. 3. İsa ve Havarilerine gökten inen sofra (Maide-i Mesih).

Maile: (bkz. Mail).

Makbule: (bkz. Makbul).

Maksude: (bkz. Maksud).

Maksume: (bkz. Maksum).

Maksure: (bkz. Maksur).

Makule: (bkz. Makul).

Malike: (bkz. Malik) 1. Mal sahibi olan kadın. 2. Peri, su perisi.

Mansure: (bkz. Mansur).

Manzure: (bkz. Manzur).

Marifet: 1. Herkesin yapamadığı ustalık, herşeyde görülmeyen hususiyet, ustalıkla yapılmış olan şey. 2. Bilme, biliş. 3. Hoşa gitmeyen hareket. 4. Vasıta aracı, ikinci el. Marifetname: İbrahim Hakkı Bey’in divan kültürüne ait hazırladığı meşhur eseri.

Mariye: Şen’un adında birinin kızı olup hicretin 7. yılında kızkardeşi Şirin ile birlikte, Mukavkıs tarafından Hz. Muhammed’e (s.a.s) hediye edilen kıbti bir cariye. Hz. Peygamberin hanımlarından küçük yaşta ölen oğlu İbrahim’in annesi.

Marufe: (bkz. Maruf).

Masume: (bkz. Masum). İmamiye mezhebinde günahsız sayılan ehl-i beyt mensubu.

Masune: (bkz. Masun).

Maşuka: (bkz. Maşuk).

Matlube: (bkz. Matvlub).

Matuke: (bkz. Matuk).

Maviye: Suya ait.

Mebhure: (bkz. Mebhur).

Mebruke: (bkz. Mebruk).

Mebrure: (bkz. Mebrur).

Mebsude: (bkz. Mebsut).

Mebşure: Yüzü beyaz, gösterişli güzel kadın.

Mecdide: Rızkı bol, nasibi açık, bahtiyar.

Mecide: Büyük ulu. Şan ve şeref sahibi.

Medide: (bkz. Medid).

Mediha: (bkz. Medih).

Medine: Arabistan’da bir şehir. Hz. Peygamberin kabrinin bulunduğu şehir. Hacıların Mekke’den sonra ziyaret ettikleri şehir.

Mefharet: İftihar duyma, övünme.

Mefkure: Ülkü, ideal.

Mefruza: (bkz. Mefruz).

Meftuha: (bkz. Meftah).

Meftune: (bkz. Meftun).

Mehdiye: (bkz. Mehdi).

Mekine: (bkz. Mekin). 1. İktidar ve onur sahibi. 2. Yer tutup oturan, yerleşmiş.

Meknune: (bkz. Meknun).

Meknuze: (bkz. Meknuz).

Mekşufe: Açılmış, açık. Bilinmez değil, keşfolunmuş.

Mela: 1. Doluluk. 2. Topluluk. 3. Ova.

Melahat: Güzellik, yüz güzelliği.

Melda: Genç, körpe ve nazik.

Melek: 1. Allah’ın nurdan yarattığı varlıklar. Allah’ın emirlerine tam itaat eden varlıklar. 2. Halim, selim güzel huylu kimse.

Meleknur: (bkz. Melek).

Melhuza: (bkz. Melhuz).

Meliha: (bkz. Melih).

Melike: Kadın hükümdar. Hükümdar karısı.

Memdude: (bkz. Memdud).

Memduha: (bkz. Memduh).

Memnune: (bkz. Memnun). Sevinmiş, sevinçli.

Mensure: (bkz. Mensur).

Mensure: (bkz. Menşur).

Menzure: (bkz. Menzur).

Meram: Arzu istek. İçten tasarlanan niyet.

Merğube: (bkz. Mergup).

Mersa: Liman.

Merve: Mekke’de bir dağın adı olup hacılar, Merve ile Safa arasında Sa’y ederler yani 7 defa gidip gelirler.

Merzuka: (bkz. Merzuk).

Meserret: Sevinçler. Şenlik, sevinç.

Mesrure: (bkz. Mesrur).

Mesude: (bkz. Mesud).

Meşhure: (bkz. Meşhur).

Meşkure: (bkz. Meşkur).

Methiye: Birini övmek maksadıyla yazılmış eser, kaide.

Meva: Sığınılacak yer, yurt, mesken.

Mevcude: (bkz. Mevcud).

Meveddet: Sevgi, muhabbet. Dostluk.

Mevhibe: Vergi, ihsan, bağış.

Mevlude: (bkz. Mevlud).

Mevlüde / Mevlide: 1.Doğma, dünyaya gelme. 2.Doğulan zaman

Mevsim: 1. Yılın dört bölümünden biri. 2. Dağlamak suretiyle damga vurmak.

Mevsunne: 1. Bahar yağmuru yağmış toprak. 2. Baştan aşağı süslü zırh.

Mevzune: (bkz. Mevzun).

Meymune: (bkz. Meymun). Hz. Peygamberin en son hanımı.

Meysure: (bkz. Meysur).

Meziyet: Bir kişiyi başkalarından ayıran ve yücelten vasıf, üstünlük, değerlilik yüksek karakter.

Mihrimah: Güneş ile ay.

N

Nabia: Yerden çıkıp fışkıran, kaynayan, akan.

Nabiye: 1. Ulu, şerefli kimse. 2. Sonradan şair olan kimse. 3. Haberci, haber veren.

Naciye: (bkz. Naci).

Nadime: (bkz. Nadim).

Nadire: (bkz. Nadir).

Nadiye: 1. Bağırıp, çağıran, seslenen. 2. Toplantı, meclis.

Nafia: Bayındırlık işleri.

Nafile: Mal, ganimet, ihsan bağış.

Nafize: (bkz. Nafiz).

Nağme: Ahenk güzel ses. (bkz. Ezgi).

Nahire: Ayın ilk günü ya da son gecesi.

Naibe: Vekil, birinin yerine geçen.

Naile: (bkz. Nail).

Naime: Güzel zarif kadın. Nazlı büyütülmüş kadın.

Naire: Ateş, alev, sıcaklık.

Nakibe: 1. İnsan ruhu. 2. Akıl.

Nakiye: (bkz. Naki).

Nakşidil: Gönül resmi, gönül süsü.

Namıka: (bkz. Namık).

Namiye: Olma, yerden bitme kuvvetli, gelişme yetişme.

Nariye: Ateşle ilgili, cin peri. İsim olarak kullanılmaz.

Nasıha: (bkz. Nasıh).

Nasibe: Dikili taş. Yollara nişan için dikilen taş.

Naşide: (bkz. Naşid).

Natıka: (bkz. Natık).

Nazıme: (bkz. Nazım).

Nazife: (bkz. Nazif).

Nazile: (bkz. Nazil).

Nazire: 1. Örnek karşılık. 2. Manzum eserde ayrı vezin ve kafiyede benzer olma hali.

Nazmiye: (bkz. Naz-mi).

Nazra: Bir tek bakış.

Nebahat: 1. Şan, şeref, onur. 2. Şan, şeref sahibi.

Nebalet: 1. Zekilik. 2. Büyüklük, ululuk. 3. Cömertlik.

Nebihe: (bkz. Nebih).

Nebile: (bkz, Nebil).

Nebiye: (bkz. Nabiye).

Necibe: (bkz. Necip).

Necile: (bkz. Necil).

Necla: Çocuk, evlat. Kuşak, soy, nesil.

Necmiye: (bkz. Necmi).

Necve: Tümsek ve yüksek yer.

Nedime: (bkz. Nedim). -Zengin veya itibarlı bir kadının arkadaşı. Saray hayatında Sultan hanımlarının yardımcıları.

Nefaset: Nefislik, nefis olma hali. Kıymetlilik.

Nefis: Çok hoş, hoşa giden, beğenilen.

Nefise: Pek hoş, çok hoşa giden, en güzel, çok beğenilen.

Nehar: -Gündüz.

Nehir: Akarsu, ırmak. Çok bol su.

Nehire: (bkz. Nehir).

Nema: 1. Artma, çoğalma. 2. Büyüme, uzanma. 3. Faiz.

Nemir: Tatlı su.

Nesibe: (bkz. Nesib).

Nesime: (bkz. Nesim).

Nesli: Nesle ait, soya ait.

Neşe: Neşe keyif, sevinç. Az sarhoşluk, çakırkeyif.

Neşenur: Işık saçan neşe, sevinç. (bkz. Neşe).

Neşide: Manzum şiir. Atasözü derecesinde kullanılan meşhur beyit veya mısra.

Neşve: Sevinç.

Nevide: İyi, sevinçli haber.

Nevir: 1. Parlaklık. 2.Ağaç çiçeği.

Nevra: 1. Işıklı olma, parlaklık. 2. Çiçek, özellikle beyaz çiçek.

Nevriye: Işıkla, parlaklıkla, aydınlıkla ilgili.

Neyyire: (bkz. Neyyir).

Nezafet: Temizlik, paklık.

Nezahat: Temizlik, paklık. İncelik, rikkat.

Nezihe: (bkz. Nezih).

Nezire: (bkz. Nezir).

Nida: 1. Çağırma, bağırma, seslenme. 2. Ses verme.

Nihale: 1. Yeni yetişmiş, düzgün, fidan. 2. Avcı, korkuluğu. 3. Döşeme, döşenecek şey.

Nil: 1. Çivit otu. 2. Mısır’dan geçen Akdeniz’e dökülen meşhur nehir.

Nilay: İki nil. Seyhan ve Ceyhan nehirleri. Fırat ve Dicle nehirleri.

Nilhan: Nil havzası hanlarından.

Nimet: 1. İyilik, lütuf, ihsan, bahşiş. 2. Azık, yiyeceğe, içeceğe dair şeyler. 3. Saadet, mutluluk.

Nimre: Dişi kaplan.

Nisa: 1. Kadınlar. 2. Kur’an-ı Kerim’in 4. suresi.

Nuhbe: Herşeyin seçilmişi, seçkin, seçilmiş, aydınlanmış.

Nur: 1. Aydınlık, parıltı, parlaklık, niran. 2. Mekke’deki Hıra dağı. Işığın bir şeye yansımasından meydana gelen parlaklık. Zünnureyn: Hz. Peygamberin 2 kızıyla evlendiği için Hz. Osman’a verilen unvan, onur sahibi. Kur’an-ı Kerim’in 24. suresinin adı.

Nuralem: Evrenin nuru, alemi aydınlatan.

Nurhilal: (bkz. Nuray).

Nurinisa: Nurlu kadın.

Nuriye: Işıklı, ışıktan gelme

Nuriyye: Rufai tarikatı şubelerinden biri.

Nurmelek: (bkz. Melek).

Nursabah: Aydınlık sabah.

Nursema: Işıklı, aydınlık gökyüzü.

Nurseren: (bkz. Nurser).

Nurzer: Altın gibi parlak ışık, altın ışık.

Nükhet: 1. Nükteler, herkesin anlayamayacağı ince, zarif, manalı sözler. 2. Koku.

R

Rabia: 1. Dördüncü. Saatteki salisenin 2. Tanzimattan sonra memurlukta kolağası derecesinde bir rütbe. 3. Ünlü kadın mutasavvuf.

Racife: Sur’un kıyamette bütün canlıları öldürecek olan ilk üflenişi.

Raciye: 1. Rica eden, yalvaran. 2. Umutlu.

Radife: Kıyamette üfürülecek surun ikincisi

Radiye: Rıza gösteren, kabul eden, boyun eğen.

Rafia: Her çeşit ayaklık ve destek.

Rağbet: İstek, arzu. İstekle karşılama.

Rağibe: (bkz. Rağıb).

Rahe: Avuç içi, el ayası.

Rahile: Rahat, sakin.

Rahime: Hafif sesli, latif konuşan kadın demektir, (bkz. Rahim).

Rahiye: Bal arısı.

Rahmiye: (bkz. Rahmi).

Raide: Gürleyen bulut.

Raife: (bkz. Raif).

Raika: Sade, saf, katışıksız.

Rakide: Durgun, sessiz, hareketsiz.

Rakika: (bkz. Rakik).

Ramiye: (bkz. Rami).

Ramize: (bkz. Ramiz).

Rana: 1. Güzel, hoş latif, parlak. Çok iyi, çok ala. 2. Arapça’da “er’an” kelimesinin mücnnesi olup “ahmak, sünepe kadın” demektir. Erkek adı olarak da kullanılır.

Rasafet: Sağlamlık, dayanıklılık.

Rasanet: Sağlamlık, dayanıklılık, melanet.

Rasia: Kabara. Kabara gibi yer yer konulan süs.

Rasife: Rıhtım, su içine yapılan set.

Rasiha: (bkz. Rasih).

Rasime: 1. Âdet, töre. Merasim, tören. 2. Formalite.

Rasiye: Büyük dağ.

Raşan: Titreme, titreyiş.

Raşide: (bkz. Raşid).

Ratibe: (bkz. Ratib).

Raufe: (bkz. Rauf).

Ravza: Çimeni, ağacı bol olan yer, bahçe. Ravza-i Mutahhara; Rasulullah’ın medfun olduğu mekan.

Rayiha: Güzel koku.

Raziye: Kabul eden, rıza gösteren, boyun eğen.

Rebia: (bkz. Rebi).

Rebiye: 1. Kış sonlarında yapılan ekim. 2. Eskiden ozanların bahara girerken büyüklere sundukları kaside.

Refah: Bolluk, rahatlık, sıkıntı içinde olmamak.

Refahet: Bolluk, gürlük.

Refakat: Refildik arkadaşlık, yoldaşlık.

Refhan: Varlık içinde yaşayan.

Refia: (bkz. Refı).

Refiha: (bkz. Refih).

Refika: Eş, kan, zevce.

Rehamet: Sesin ince, yavaş ve tatlı olması.

Rehaset: 1. Tazelik, yumuşaklık. 2. Ucuzluk.

Rehnüma: Yol gösteren

Rekanet: Ağırbaşlılık, gururluluk.

Rekine: (bkz. Rekin).

Remziye: (bkz. Remzi).

Resanet: Sağlamlık, metanet.

Resmiye: (bkz. Resmi).

Reşide: (bkz. Reşid).

Revaha: (bkz. Revah). Ünlü sahabi Abdullah b, Revaha’nın babası.

Revnak: Parlaklık, güzellik, tazelik, süs.

Reyhan: 1. Fesleğen, güzel kokulu bir süs bitkisi. 2. Rızık, geçimlik, rahmet anlamına da gelir.

Reyya: Güzel koku, reyhan.

Rezzan: Ağırbaşlı, ağır, onurlu.

Rıfkıye: (bkz. Rıfkı).

Rikkat: İncelik, naziklik. Sevecenlik, acıma duygusu.

Rimayet: Atıcılık, ok, kurşun, gülle gibi şeyleri almada usta.

Risale: 1. Mektup. 2. Kısa yazılmış, küçük kitap. 3. Dergi, mecmua.

Ruhiye: (bkz. Ruhi).

Ruhugül: Güzel, temiz, latif kimse, gül ruhlu.

Rukiye: Büyüleyici, sihirleyici, efsun. Peygamberimizin kızlarından birinin adıdır.

Rükunet: Ağırbaşlılık, gururluluk.

Rüveyda: Hoş, ince, nazik, Rüveyde.

Rüveyde: (bkz. Rüveyda).

Rüveyha: Zariflik, incelik.

Rüvide: (bkz. Rüveyde).

Rüya: 1. Uyku sırasında görülen şey, düş. 2. Hayal, umut.

S

Saadet: Mutluluk, kutluluk, bahtiyarlık.

Sabahat: Güzellik, letafet.

Sabahnur: Sabah ışığı, aydınlığı.

Sabia: (bkz. Sabi).

Sabiha: Güzel, latif, şirin.

Sabihat: 1. Gemiler. 2. Yıldızlar. 3 İmanlıların ruhları.

Sabire: (bkz. Sabır).

Sabite: 1. Hareket etmeyen yıldız, gezegen olmayan yıldız. 2. Matematik formülünde değeri değişmeyen miktar.

Sabiye: Küçük kız çocuğu, küçük kız.

Sabrinnisa: Kadınların sabırlısı.

Sabriye: (bkz. Sabri).

Sacide: (bkz. Sacid).

Sada: Ses, yankı.

Sadıka: (bkz. Sadık).

Sadiye: (bkz. Sadi).

Sadriye: (bkz. Sadri).

Safiha: Yassı düz ve geniş yüz, levha. Levha halinde bulunan maden, saç.

Safinur: Çok nurlu, çok aydınlık, temiz kimse.

Safire: 1. İnce güzel ses. 2. Islık.

Safiye: Katışıksız, katıksız, halis, temiz. Saflık, halislik.

Safiye: (bkz. Şafi).

Safiyet: Saflık, temizlik, masumluk.

Sahabet: Sahip çıkma. Koruma, arka olma, yardım etme.

Sahara: Çöl,Ayrıca Tunus’ta bir çölün adı.

Sahba: 1. Al, kızıl. 2. Şarap, kırmızı şarap.

Sahiba: Bir şeyi elde etmiş olan

Sahibe: 1. Sahip. Koruyan, gözeten. 2. Bir iş yapmış olan. 3. Herhangi bir niteliği olan.

Sahil: Deniz, nehir, göl kıyısı.

Sahire: 1. Geceleri uyumayan, uykusuz. 2. Büyücü, büyüleyici güzel.

Sahra: Kır, ova, çöl.

Saide: (bkz. Said).

Saika: (bkz. Saik).

Saika: İstekli, hevesli, şevkli.

Saime: (bkz. Saim).

Saire: (bkz. Sair).

Sakıba: 1. Parlak, ışıklı. 2. Delen, delik açan.

Sakine: 1. Hareketsiz, kımıltısız, durgun. Sessiz. 2. Heyecanı veya kızgınlığı olmayan.

Saliha: Dinin emir ve yasaklarına uyan, iyi ahlak sahibi (kadın). (bkz. Salih).

Salime: (bkz. Salim).

Salise: 1. Üçüncü. 2. Saniyenin altmışta biri. 3. Binbaşılık derecesinde mülki rütbe.

Samahat: Cömertlik, el açıklığı, iyilikseverlik, (bkz. Semahat).

Samia: İşitme duygusu, hissi.

Samime: (bkz. Samim).

Samire: Meyveli, meyva veren.

Samiye: Yüksek, yüce.

Samyeli: Güneyden esen sıcak rüzgar

Sanem: 1. Put. 2. Çok güzel kadın.

Sanevber: 1. Çam fıstığı. Çam fıstığı kozalağı. 2. Sevgilinin boyu-posu.

Sania: Düzme, uydurma iş, tuzak, hile.

Saniha: (bkz. Sanih).

Saniye: 1. Bir dakikanın veya derecenin altmışta biri. 2. İkinci derecede mülki rütbe.

Sarife: -(bkz. Sarif).

Sariha: (bkz. Sarih).

Sarime: (bkz. Sarim).

Sarra: Sevindirici, sevinçli.

Sayfiyye: Yazlık, yazlık ev.

Seba: Yedi. İslam öncesi Sami ve Arap kavimleri yedi sayısının kutsal bir nitelik taşıdığına inanırlardı, “yedi” sayısı.

Sebahat: (bkz. Sabahat).

Sebla: Uzun, kirpikli göz.

Seda: Ses. Yankı.

Sedacet: Sadelik.

Sedef: 1. Bazı deniz hayvanlarının (midye, istiridye gibi) sert, beyaz ve parlak kabuğu. 2. Bu kabuktan yapılmış veya süslenmiş eşya.

Sefine: 1. Vapur, gemi. 2. Uzayın güney yarımı.

Sehabe: Tek bulut.

Seher: Sabahın gün doğmadan önceki zamanı, tan ağartısı.

Sehhare: Çok güzel, büyüleyici kadın.

Sehle: 1. Yumuşak. 2. Kolay. 3. Taze, körpe. Habeşistan’a hicret eden kadın sahabelerden.

Sekime: Dayanıklılık, dayanma, karşı koyma.

Sekine: Sakin olma, sükunet. Huzur, gönül rahatlığı.

Selame: (bkz. Selam).

Selile: Yeni doğmuş ilk kız çocuğu.

Selime: (bkz. Selim).

Selma: 1. Barış içinde bulunma, huzur, erinç. 2. Güzel, hoş (kadın).

Selmin: Barış yanlısı, barış ve sevgi duygusuyla dolu.

Selva: 1. Bal. 2. Büyük bıldırcın. Tih çölünde bulundukları sürece, israiloğullarına Allah tarafından kudret helvasıyla birlikte, karınlarını doyurmak için gönderilen kuş. 3. (İsp.) Ekvator da sık balta girmemiş orman

Selvet: Gönül rahatı.

Sema: 1. İşitme, duyma. Musiki dinleme. 2. Gökyüzü. 3. Felek. 4. Mevlevilikte musiki eşliğinde icra edilen dönme hareketi.

Semaniye: Sekiz. (bkz. Seman).

Semanur: Nurlu gökyüzü

Semavat: Gökler.

Semerat: 1. Yemişler, meyveler. Faydalar, verimler. 2. Neticeler. 3. Devlete ait mülklerden alınan vergiler.

Semiha: (bkz. Semih).

Semine: (bkz. Semin).

Semire: (bkz. Semir).

Semra: Esmer.

Semure: Çoğalan, zengin olan, meyve veren verimli. Ashabın kullandığı isimlerden.

Senabil: Başaklar.

Senan: Işıklı, parlak.

Senem: Put, (bkz. Sanem).

Senevat: Seneler, yıllar, sinin.

Seniha: İnciler, süs, bezek.

Seniye: Yüksek, yüce, ali, bülend.

Seran: Işıklı, parlak.

Seriye: Hz. Peygamber (s.a.s)’in bulunmadığı küçük askeri birliklere verilen ad.

Serra: Genişlik, kolaylık.

Sevban: Giyinen, kuşanan. Hz. Peygamber’in azatlısının adı.

Sevda: 1. Bir şeye karşı hissedilen şiddetli arzu. 2. Şiddetli sevgi, aşk. 3. Aşırı istek, heves. 4. Kara sevda, mali hülya, melankoli. 5. Hüzün. İptila.

Sevde: Siyah, esmer, esmer güzeli. Mü’minlerin annelerinden birisi Hz. Sevde.

Seyfiye: (bkz. Seyfı).

Seyyal: Akan, akıcı, akışkan.

Seyyare: Güneşin çevresinde belli bir eğri çizerek dolaşan yıldız, gezegen.

Seyyide: (bkz. Seyyid). Muhterem (kadın).

Sıdıka: Çok doğru, yalan söylemeyen. Hz. Aişe ve Hz. Meryem’in lakabı.

Sıdkiye: İç yürek temizliğiyle doğrulukla ilgili, (bkz. Sıdıka).

Sırriye: (bkz. Sırrı).

Sıyanet: Koruma, korunma.

Sidre: Arabistan kirazı.

Sikaye: Su içecek kab. İçilecek suyun toplanması için yapılan yer.

Siva: Başka, gayrı özge.

Sohbet: Görüşüp, konuşma, arkadaşlık.

Suad: Mutlulukla, saadetle ilgili, mutlu. Sa’d isminin müennesidir.

Suat: Mutlu, mutlulukla ilgili

Subhiye: (bkz. Subhi).

Sudiye: (bkz. Sudi).

Suğra: Daha, pek, en küçük.

Sukeyne: Sessiz, sakin, ağırbaşlı. Hz. Hüseyin’ in Kızı

Sulbiye: (bkz. Sulbi).

Suleha: Salih, iyi, yarar, selahiyet, günah işlemeyen.

Sulhiye: (bkz. Sulhi).

Sultan: Padişah, hükümdar.

Süeda: Kutlu, uğurlu insanlar.

Süheyla: Yumuşak, iyi huylu kadın.

Sükeyne: Sessiz, sakin, ağırbaşlı, onurlu. Hz. Hüseyin (r.a.)’in kızının adıdır.

Sülvane: (bkz. Sülvan).

Sümeyre: 1. Meyve çağlası. 2. Kıvrılmış yaprak.

Sümeyye: İslam’ın ilk şehidi. Ammar b. Yasir’in annesi ve ilk müslüman olan hanım sahabelerden.

Sümret: (bkz. Sümre).

Sündüs: Eskiden altın veya gümüş tellerle nakışlı olarak dokunan bir çeşit ipekli kumaş. Kur’an’da cennet elbisesi anlamında Kehf: 31, Duhan: 53, İnsan suresi 21. ayetlerde mezkurdur.

Süveyda: 1. Kalbin ortasında var kabul edilen siyah nokta. 2. Tohumun ortasında bulunan tanecik. 3. Kalpteki gizli günah. İsim olarak kullanılması uygun değildir.

Ş

Şadiye: 1. Memnunluk, sevinç, gönül ferahlığı. 2. Güzel sesle şarkı okuyan, şiir söyleyen.

Şaduman: Sevinçli, neşeli, memnun.

Şafaknur: Şafak aydınlığı.

Şahika: Zirve, doruk, dağ tepesi.

Şahine: (bkz. Şahin).

Şahsınur: Nurlu kişi, aydınlık kimse.

Şaire: Kadın şair, daha çok unvan olarak kullanılır.

Şakayık: Bahçelerde yetiştirilen, pembe, kırmızı alaca çiçekler açan, çok yıllık süs bitkisi.

Şakire: (bkz. Şakir).

Şamiha: 1. Yüksek, gösterişli. 2. Kibirli.

Şamile: (bkz. Şamil).

Şaziment: Allah’ın adamı, Allah’a ait olan, O’nun yolundan giden kişi

Şazimet: Kimseye benzemeyen, farklı, tek, eşsiz.

Şaziye: (bkz. Şadiye).

Şecia: (bkz. Şeci).

Şefakat: Şefkat, acıyarak ve esirgeyerek sevme.

Şefika: (bkz. Şefik).

Şehime: (bkz. Şehim).

Şehla: 1. Koyu mavi ela göz. 2. Hafif, tatlı şaşı.

Şekibe: (bkz. Şekib).

Şekûre: Çok şükreden, şükredici, değer bilen.

Şelale: Büyük bir akarsuyun yüksekten düşmesiyle meydana gelen büyük çağlayan, çavlan.

Şemime: Güzel kokulu şey.

Şeminur: Mum ışığı, mum aydınlığı.

Şemsinur: Güneşin ışığı, nuru.

Şerare: Kıvılcım.

Şerife: (bkz. Şerif).

Şetaret: Neşe, sevinç, şenlik.

Şevkiye: (bkz. Şevki).

Şeybe: (bkz. Şeyban).

Şeyma: 1. Bedeninde ben veya benzer bir izi olanlar. 2. Hz. Peygamber’in süt kardeşi.

Şeza: Kokulu şeylerin kokusu.

Şezerat: İşlenmeden maddenin içinde toplanan altın parçaları. Süs olarak kullanılan inci ve altın taneleri.

Şifa: İyi olma, kurtulma.

Şihban: 1. Kıvılcımlar. 2. Akan yıldızlar.

Şikayet: 1. Birine içecek su verme vazifesi. 2. Ka’be sakalığı, Mekke’de hacılara zemzem dağıtma işi.

Şöhret: Şöhretli, ünlü, şöhreti ağızlarda dolaşan.

Şüceyne: Ağaçcık, nihal.

Şükriye: İyilik bilme, minnettarlıkla ilgili, iyilik bilen.

Şüle: Alev, yalım. Alevli ateş.

T

Tabiye: Yerli yerine koyup hazırlama, düzenleme.

Tacıser: Baş tacı, en çok sevilen, sayılan.

Tacire: (bkz. Tacir).

Taçnur: Işıktan nurdan taç.

Tahire: (bkz. Tahir).

Tahiyye: 1. “Allah ömür versin” demek. Selam verme, hayır dua etmek. 2. Mülk, malikiyyet.

Tahrime: Namaza başlarken “Allahu ekber” deme.

Tahzire: (bkz. Tahzir).

Taibe: (bkz. Taib).

Taife: Bölük, takım, güruh, fırka. Kavim, kabile. Tayfa.

Taire: (bkz. Tair).

Takdire: (bkz. Takdir).

Takrine: (bkz. Takrin).

Taksine: (bkz. Tahsin).

Talia: 1. Tulu eden, öncü. 2. Talih, şans, kısmet.

Talibe: (bkz. Talib).

Taliha: (bkz. Talih).

Taliye: 1. Sonradan gelen, bir şeyin arkası sıra giden. İkinci derecede olan. 2. Kur’an okuyan.

Taraif: Az bulunur, ince şeyler.

Taravet: Güzellik, tazelik, genç.

Tasvir: 1. Betimleme. 2. Resim.

Tayyibe: (bkz. Tayyib).

Tazime: (bkz. Tazim).

Tebessüm: Gülümseme.

Tebşire: (bkz. Tebşir).

Tecella: (bkz. Tecelli).

Tehiyye: 1. Selam. Selam verme. 2. Hayır dua etme. 3.. Beka. 4. Mülk, malikiyyet.

Tekmile: (bkz. Tekmil).

Tekrime: (bkz. Tekrim).

Telmiye: 1. Parıldatma, renk renk yapma. 2. Dizeleri başka başka dillerde olan koşuk, manzume yapma.

Telvin: Renk verme, boyama.

Temaşa: 1. Hoşlanarak bakma, seyretme. 2. Gezme, gezi.

Temdiha: (bkz. Tem-dih).

Temenna: El ile selam verme. (bkz. Temenni).

Temenni: Dileme, istek, dilek.

Temime: Nazar boncuğu, nazarlık.

Temre: Hurma.

Tenzile: (bkz. Tenzil).

Tesliye: Teselli verme, avutma.

Tesnim: Cennet suyu, cennetteki ırmaklardan birinin adı.

Tesriye: Sıkıntıyı, gamı, kederi yok etme.

Teşrife: Şereflendirme, onurlandırma.

Tevfika: (bkz. Tevfik).

Tevhide: (bkz. Tevhid).

Tevile: (bkz. Tevil).

Tezehhür: Çiçeklenme.

Tican: Taçlar.

Tuba: 1. Kökü yukarıda, dallan aşağıda cennet ağacı. 2. En güzel, en iyi, hoş. 3. Baht, mutluluk, müjde. 4. Efdal olan. Kur’an’da Ra’d suresi 29. ayette zikredilmiştir.

Tuğba: Cennette var olduğuna inanılan ağaç

Tuğçe: Cennetteki Tuğba ağacı’nın dallarına verilen ad.

Turre: Alın saçı, kıvırcık, saç lülesi.

U

Ubeyde: Küçük köle, kölecik. Ashabın kullandığı isimlerdendir. Ubeyde b. el-Cerrah.

Ukhuvan: Papatya.

Ulviye: (bkz. Ulvi).

Übabe: (bkz. Übab).

Ü

Übeyde: (bkz. Übeyd).

Üksüm: Çayırı, çimeni çok güzel bahçe.

Ümmiye: Anneye ait, anneyle ilgili.

Ümmühan: – Hükümdar anası.

Ümniye: 1. Umut. 2. İstek, arzu. 3. Niyet.

Ünsa: Kadın, kız, nisa.

Ünsiyye: (bkz. Ünsi).

Ünzile: (bkz. Ünzil).

V

Vabile: (bkz. Vabil)

Vacibe: Yapılması gerekli olan.

Vacide: 1. Meydana getirici, yaratıcı. 2. Varlıklı, zengin.

Vafire: (bkz. Vafir).

Vafiye: (bkz. Vafi).

Vahibe: (bkz. Vahib).

Vahide: (bkz. Vahid).

Vaize: (bkz. Vaiz).

Vakıa: (bkz. Vaki).

Valihe: (bkz. Valih).

Vamıka: (bkz. Vamık).

Varide: (bkz. Varid).

Vasfiye: (bkz. Vasfı).

Vasıfe: (bkz. Vasıf).

Vasıla: (bkz. Vasıl).

Vasile: (bkz. Vasıl).

Vassale: (Eski) yazma eserlerin kenarlı kısmına kağıt ilavesi suretiyle yapılan tamir şekli.

Vazahat: Vazıhlık, açıklık.

Vecahet: 1. Güzel yüzlülük, gösterişlilik, güzel yüz. 2. Saygınlık, onur.

Vecazet: Sözün, veciz kısa oluşu.

Vecdiye: (bkz. Vecdi).

Vechiye: (bkz. Vechi).

Vecibe: Ödev, boyun borcu, vazife.

Vecihe: (bkz. Vecih).

Vecize: Derin anlamlı, özlü, güzel söz.

Vecne: Yanak yumrusu, elmacık.

Veda: 1. Ayrılırken söylenen selamlama sözü. 2. Ayrılma, ayrılış.

Vedia: Saklanılması, korunması için birine ya da bir yere bırakılan emanet.

Vedîatullah: Allah’ın emaneti, dini. Kadınlar da Allah’ın emaneti olarak nitelenmişlerdir.

Vedide: (bkz. Vedid).

Vefia: 1. Vefalı, sevgisi geçici olmayan. 2. Tam, eksiksiz.

Vefika: (bkz. Vefik).

Vefire: (bkz. Vefir).

Vehbiyye: (bkz. Vehbi).

Velaya: Ermiş kadınlar.

Velayet: l. Velilik, ermişlik. Veli ve ermiş olan kimsenin hali ve sıfatı. 2. Başkasına sözünü geçirme. 3. Dostluk, sadakat.

Velide: (bkz. Velid).

Velime: Düğün ziyafeti. Evlenme, düğün.

Veliye: -(bkz. Veli).

Velud: Doğurgan, çok doğuran.

Vera: 1. Günah ve haramdan kaçınmak için şüpheli şeylerden uzak durma, takva, ittika. 2. Halk, mahluk, alem, kainat.

Verda: Gül.

Vesika: İnanılacak sağlam delil. Belge.

Vesile: 1. Neden, sebep. 2. Elverişli durum. 3. Kavuşma, yaklaşma. 4. Rasulullah’ın cennetteki makamı. Maide suresi 57. ayette geçmektedir.

Vesime: (bkz. Vesim).

Vezime: Beytullah’a gönderilen hediye, armağan.

Vezire: (bkz. Vezir).

Vicdan: 1. İyiyi kötüden, hayrı serden ayırmayı sağlayan iç duygu, ahlak şuuru. His duygu. 2. Din, inanç.

Vidade: (bkz. Vidad).

Vildan: 1. Yeni doğmuş çocuklar. 2. Kullar, köleler. Kur’an’da zikredilmiştir.

Vuslat: Ulaşma, erişme, kavuşma, buluşma, beraber olma.

Vüreyka: Yaprakçık, küçük yaprakçık

Y

Yakazan: (bkz. Yakzan).

Yesaret: 1. Kolaylık. 2. Zenginlik.

Yeşim: Açık yeşil ve pembe renkli, kolay işlenen, değerli bir taş.

Yümna: Sağ taraf.

Yümniye: (bkz. Yümni).

Yüsra: Sol taraf. İnşirah ve talak surelerinde geçer. Kolaylık anlamıda taşımaktadır.

Z

Zahide: (bkz. Zahid).

Zahire: (bkz. Zahir).

Zaide: (bkz. Zaid).

Zaika: (bkz. Zaik).

Zaime: (bkz. Zaim).

Zakire: (bkz. Zakir).

Zambak: Güzel ve iri çiçekli bir süs bitkisi.

Zamire: (bkz. Zamir).

Zarafet: İncelik, güzellik, zariflik.

Zarife: (bkz. Zarif).

Zatinur: Aydınlık, nurlu kişi.

Zatiye: (bkz. Zati).

Zebercet: Zümrütten daha açık yeşil olan, zümrüt kadar değerli olmayan bir süs taşı.

Zehra: Çok beyaz ve parlak yüzlü. Hz. Muhammed’in kızı Hz. Fatıma’nın lakabı.

Zehre: Çiçek. (bkz. Şükufe).

Zekavet: Zeka, zeki-lik.

Zekire: Belleği güçlü olan, unutmayan.

Zekiye: Anlayışlı, kavrayışlı, zeka sahibi.

Zeliha: (bkz. Züleyha).

Zeria: Vesile, bahane, fırsat.

Zeyneb: Değerli taşlar, mücevherler. Zeyneb binti Cahş: Peygamberimiz (s.a.s)’ in hanımlarından.

Zeyniye: (bkz. Zeyni).

Zeyyal: Uzun etekli.

Zeyyan: Süsler, pırıltılar.

Zihniye: (bkz. Zihni).

Zinet: Süs, bezek.

Zinnure: (bkz. Zinnur).

Ziyneti: Süsle, bezekle ilgili

Zuhal: Güneşe uzaklık bakımından altıncı durumda olan gezegen, satürn.

Zübeyde: Öz, asıl, cevher.

Zühal: Dokuz gezegenden altıncısı (Satürn)

Zühdiye: Her türlü zevke karşı koyarak kendini ibadete veren. Türk dil kuralına göre “d/t” olarak kullanılır.

Zühre: Çoban yıldızı, venüs.

Zülal: 1. Hafif, saf ve tatlı su.

Züleyha: Hz. Yusuf un hanımı, güzelliğiyle ünlenmiştir.

Zülfiye: Saçları çok güzel olan

Zümra: 1. Güzel, iyi ahlaklı. 2. Cesur, yiğit, yürekli. 3. Zeki, bilgili kadın.

Zümrüt: Parlak yeşil renkli kıymetli taş.

Zürare: Saçıntı, saçılan şey.

5 yıl Önce Güncelleme Yapılmıştır.

2010 Yılında Türkiye'nin moda kadın blog sitesinde oldukça etkili bir internet yayını olmasına katkı sağlamıştır. Bakımlı Kadın 10 senelik kadın içerikli internet yayıncılığı alanında günümüzde güncel kalabilen sayılı kadın sitelerinden biridir.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir