Tüm Saç Renkleri
  1. Anasayfa
  2. Saç Renkleri

The Queen’s Gambit: Zeki ve Güçlü Bir Kadının Öyküsü ‘Beth Harmon’


0

Walter Tevis’in aynı adlı romanından uyarlanan The Queen’s Gambit, Scott Frank uyarlaması ile Netflix’in mini dram dizisi olarak izleyicinin karşısına çıktı. The Queen’s Gambit Paris’te lüks bir otel odasından hızlıca hazırlanıp çıkan Beth Harmon’ın (Anya Taylor Joy) lobiye telaşla inmesi ve ardından satranç masasına oturmasıyla başlıyor. Geceden kalma haliyle rakibinin dikkatini çeken Elizabeth Harmon sık sık su içiyor ve kendisiyle ilgili bir şeylerin yolunda gitmediğinin işaretlerini veriyor. Bu sahneden sonra izleyici Beth’in çocukluğuna doğru yolculuğa çıkıyor; satranç macerasının köklerine yani başlangıç noktasına…

Saç Rengi: Bu arada Beth Harmon Anya Taylor Joy’un dizi’deki saç renginin çilek Sarısı saç rengi olduğunu da hatırlatalım.

the queen's gambit: zeki ve güçlü bir kadının öyküsü
The Queen’s Gambit @thequeensgambitseries

Beth Harmon yetiştirme yurdunun kapısından girdiğinde henüz dokuz yaşında bir kız çocuğu. Yaşadığı trafik kazasında annesini kaybeden Beth, o kazadan yara almadan kurtuluyor. Bu trajik olaydan sonra yurda yerleştirilmek üzere araca biniyor ve yeni yaşamına doğru adım atıyor. Yurt Müdürü Helen Deardorff tarafından hassasiyetle karşılanan Beth kısa bir oryantasyon sonrasında kalacağı odaya ve yatağına yerleşiyor. Önce üzerinden kıyafetleri çıkartılıyor ardından saçları kesiliyor. Dini kuralların önemsendiği bu yurtta öğrenciler saçlarıyla bile tek tip bir örnek oluşturuyor. Ancak Beth’e baktığımızda onda soğukluğun yanı sıra dik başlılığın da emarelerini görüyoruz.

the queen's gambit: zeki ve güçlü bir kadının öyküsü ‘beth harmon’ 1

Sistemin Sıradanlığı Yerine Yeni Şeyler Arayan Kadın Beth Harmon

Konuda Yer Alan Başlıklar

Şapelde koroyla birlikte ilahi okumak ya da basit matematik sorularıyla zaman kaybetmek istemeyen Beth tutunacak bir şeyler arıyor. Ta ki öğretmeni tarafından silgilerin tozunu temizlemek için bodrum katına gönderilene dek… Orada hademe Mr. Shaibel (Bill Camp) kendi kendine satranç oynuyor. Beth ise bir yandan silgileri birbirine vuruyor diğer yandan gözlerini ilginç hamleler yapan bu adamdan ve satranç tahtasından alamıyor. Cesaretini toplayan küçük kız ona doğru yaklaşıyor. Hayatını baştan sona değiştirecek olan hikâye bu bodrum katında, Mr. Shaibel ve onun satranç masasında başlıyor.

the queen's gambit: zeki ve güçlü bir kadının öyküsü ‘beth harmon’ 2

Erkek Egemen Sistemde Sivrilen Kadının Öyküsü

Tutku denildiğinde aşk hikâyeleri, kadın ve erkek ilişkilerindeki çıkmazlar akla geliyor. Ancak The Queen’s Gambit dizisi Beth Harmon karakteriyle bize tutkunun satranç tarafını gösteriyor ve aslında pek de bilmediğimiz bir yere ışık tutuyor. Satrancın yalnızca erkeklerle ilişkilendirilmesi, turnuvalarda kadınların kadınlarla eşleşmesi gerektiği yönündeki kabul görmüş inançlar, Beth Harmon’ın geri adım atmaz halleri ve soğukkanlı duruşuyla yıkılıyor. Ancak tabuları yıkıp yerine yenilerini inşa etmek için Beth’in öncelikle dışarıya açılması gerekiyor ve arkadaşı Jolen (Moses Ingram) ile oradaki her çocuk gibi evlat edinilme hayallerini kuruyor. Bir sabah pencereden bakarken yaklaşmakta olan aracı görüyor. Araçtan inen kadın, penceredeki kızıl saçlı, beyaz tenli bu kızı fark ediyor ve o an Beth için imkânsız görünen hayal gerçekleşiyor. 15 yaşında evlat edinilen Beth yurttan ayrılmak için hazırlanmaya başlıyor. Geride kendisine kardeş olarak gördüğü Jolen ve ona aile sıcaklığı veren Mr. Shaibel’i bırakıyor. Yanında ise yurttan edindiği alışkanlığı olan sakinleştirici yeşil ilaçları ve kafasındaki satranç tahtasını götürüyor.

the queen's gambit: zeki ve güçlü bir kadının öyküsü ‘beth harmon’ 3
Anya Taylor-Joy,Bill Camp,Marielle Heller

Tipik Kadın Uyarlaması: Mrs. Alma Wheatley

Evlat edinildikten sonra soğuk ve mesafeli duruşunda değişiklik olmayan Beth, ebeveynlerine karşı da bu duruşunu sürdürüyor. Satranca olan merakını dile getiriyor birkaç kez ancak annesi Alma her seferinde geçiştiriyor. Kadınların sosyalleşmek için farklı kulüplere üye olduklarını, Beth’in de bunu yapması gerektiğini söylüyor. Alma o dönem içerisinde tipik ev kadınını canlandıran bir karakter. Kocasının görmediği, görmek istemediği Alma kendi içinde melankoli savaşları veriyor ve alkole olan bağımlılığı günden güne artıyor. Yaptığı temizlik, yemek ya da giydiği elbiseler eşi için yok hükmünde. Zaman zaman piyanosunun başına oturan Alma’nın hayatı alkol, melankoli ve gözyaşı üçlüsü içinde geçiyor. İlaç bağımlılığı olan Beth bu eve geldikten sonra alkolle de tanışıyor ve ilerleyen süreçte alkol bağımlılığı ile mücadele etmek zorunda kalıyor. Evdeki, okuldaki, mağazadaki, caddedeki ve hatta kafalardaki kadın tasarımına ters düşen Beth çoğunlukla dalga konusu oluyor. Televizyonda, okulda ve birçok yerde kadın; temizlik, yemek, görgü, güzellik ve annelik kıskacında anlatılıyor. Kendine satranç takımı almak için çareler arayan Beth’in ise kadınlara biçilmiş bu rollere girmeye niyeti yoktur. Para kazanabilmek için satranç turnuvasına katılan, erkeklerin küçümseyen bakışları arasında dik duruşunu bozmayan Beth Harmon; turnuvadan eyalet şampiyonunu yenerek çıkıyor. O andan itibaren annesi Alma, Beth’i ciddiye alıyor. Beth ve Alma turnuva turnuva geziyor, her defasında başarıyla eve dönüyorlar. Kocasının terk ettiği Alma Beth ile anneliği öğreniyor. Her ne kadar ilişkileri çıkar üstüne kurulu gibi görünse de Alma eşi tarafından yok sayılmanın, maddi olarak bağımlı olmanın acısını Beth ile aşıyor ve zamanla aralarında gerçek sevgiye dayalı bir ilişki bağı oluşuyor.

Hırs ve Tutkunun Karması Satranç

Çocukluğundan gelen acıları, aile olmanın ne demek olduğunu bilmemesi ve yaşıtlarına göre üstün zekâsıyla donuk ancak derin bakışlı Elizabeth Harmon her adımıyla dikkatleri üzerine çeken bir karakter. Ayrıksı tavırları, kararları alış biçimindeki netlik, hedef odaklı olması ve kadına bakış açısındaki tutumu bulunduğu ortamda seçilmesini sağlıyor. İçinde biriken öfkeyi boşaltması gerekiyor ve çok küçük yaşta satrançla bunu akıtabileceğini fark ediyor. Hırs ve tutku karmasına çevirdiği satranç; gece uyumadan ve sabah kalkmadan önce düşündüğü tek şey haline geliyor. Kullandığı haplar olmadan olasılıkları iyi değerlendiremediği kanısına varan Beth için Rus rakibi Vasily Borgov’u yenebilmek en önemli görev oluyor. Bir noktadan sonra satrancın Elizabeth’i ele geçirdiğini söylemek yanlış olmaz. Çünkü satrancın ona verdiği mutluluk, tatmin hissi ve bütün olabilme duygusu başka hiçbir şeyde yok. Nitekim bu tatmin hissi giderilmediğinde de Beth yıkıma uğruyor, hırsları atağa geçiyor ve yalnızca kazanma odaklı davranıyor. Yükseliş kontrol altına alınmadığında yıkım da o kadar yakın oluyor. Alkol ve ilaç bağımlılığı Beth’in saldırgan, plansız, çöküntülü bir ruh haline girmesine neden oluyor. Bu noktada yetimhane arkadaşı yetişiyor ve girdiği çıkmazdan çekip çıkarıyor. İhtiyacı olan manevi desteği alan Beth yeniden ayağa kalkıyor ve kendi gerçekliğiyle yüzleşme cesaretini göstererek zor olan adımı atıyor; alkol ve ilaç bağımlılığını bırakma kararı alıyor.

The Queen’s Gambit Perspektifinde Irkçılık Vurgusu: Jolen Karakteri

Her ne kadar derin detaylar verilmemiş olsa da The Queen’s Gambit’de Jolen (Moses Ingram) karakteri üzerinden sık sık ırkçılık vurgusunun yapıldığını görüyoruz. Jolen beyazlar ve siyahlar ayrımını kaldığı yetiştirme yurdunda yaşıyor. Küçük yaşta gelmiş olmasına rağmen kimse evlat edinmek için girişimde bulunmuyor. İlk tercihler beyaz çocuklar yönünde oluyor. Bir zaman sonra neden evlat edinilmediğinin ayrımına varan Jolen, bunun ırkçılık yüzünden yapıldığını fark ediyor. Yurttan ayrılan her çocuğu gördükçe kalbi kırılan ancak umursamıyormuş gibi davranan Jolen en son Beth’in gideceği gün arkadaşını kıskandığını fark ediyor. Neticede birbirlerine destek olan ve aynı karından dünyaya gelmeseler de kardeş olan bu ikili ayrılıyor. Bunun acısı Jolen tarafından fazlasıyla hissediliyor ve arkadaşının çok önem verdiği bir kitabı gizlice almasına sebep oluyor bu duygusu. Kendi ayakları üstünde durmaya başlayan Jolen iş yaşamında da beyaz-siyah ayrımını yaşıyor ama içinde barındırdığı iflah olmaz yaşama sevinci ve umudu aslında onu hayallerine yaklaştırıyor.

The Queen’s Gambit ve İşaret Ettikleri

1950’lerden 1960’lara uzanan bir dram öyküsü ile karşılaşan seyirci bir noktada tatmin oluyor; ‘kadının varoluşu’. Anlatıldığı gibi kolay olmadığını biliyoruz. Tarih kadınların ikinci cins olmamak adına verdiği mücadele örnekleriyle doluyken hele de. Ancak bir kadının güzelliği, çekiciliği ya da çapraşık aşk hikâyeleri yerine sadece kendi olarak var olabileceğini; zekâsıyla, yatkınlıklarıyla karşı cinsin kabul gördüğü sahalarda ‘kendi’ olarak yürüyebileceğini, yükselebileceğini görüyoruz. Bir kadının yalnızlığını tutkusuyla başarı hikâyesine dönüştürebileceğini ve aslında en büyük mücadeleyi kendi içinde verdiğine tanık oluyoruz. Erkek ya da kadın olmak değil insan olmanın ehemmiyetini fark ediyoruz. Irkçılık, din ve hayatı algılayış şeklimizden çok aile olmayı, sıcaklığı en başta da sevgi temelli olmayan hiçbir şeyin daimi olamayacağını aklımıza kazıyoruz.

Konuk yazarımız: Esra Aydın

1 yıl Önce Güncelleme Yapılmıştır.

2010 Yılında Türkiye'nin moda kadın blog sitesinde oldukça etkili bir internet yayını olmasına katkı sağlamıştır. Bakımlı Kadın 10 senelik kadın içerikli internet yayıncılığı alanında günümüzde güncel kalabilen sayılı kadın sitelerinden biridir.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir